Randevu Talebi

Uluslararası Uyku Vakfının 2002 anket sonuçlarına göre, uyku apnesi hastalarının en yaygın şikayeti, gün içerisinde aşırı uykulu olma hali, ağır horlama ve sık sık uyanma ile karakterize bölünmüş uykudur. Böyle bir uykunun sabahında, hastalar genellikle baş ağrıları, gece boyunca süren diş sıkma ve diş gıcırdatma nedeniyle çene kaslarında ve çene ekleminde ağrı ve mide bulantılarından şikayet ederler.
 
Diğer şikayetler ise, entellektüel bozulma, dikkat dağınıklığı, beynin daha az çalışması, sinirli davranışlar, çevrelerindeki insanlarla tartışmaya, oburluk yapmaya yatkınlık, depresyon ve şiddetli sıkıntı, karamsarlıktır.
 
Meslek kazaları, çalışma performansının olumsuz etkilenmesi ve verimliliğin azalması, kaydedilmiş diğer yakınmalardır.
 
Erkeklerde iktidarsızlık ve bayanlarda idrar kaçırma bazı hastalarca bildirilmiştir. Uyku sırasında huzursuzluk ve istemsiz bacak hareketleri de söz konusudur. Uyku apnesi ve horlamanın önemi, apne sırasında kan oksijen düzeyindeki azalmanın uzun dönemde hipertansiyon, kalp hastalıkları ve akciğer hastalıklarına yol açabilmesi veya daha fazla oranda risk oluşturmasıdır.
 
Uyku apnesi ve horlama; kan damarlarında hasara, kalp atımlarında değişimlere (aritmiler), hatta 20 kat´a kadar artışa (taşikardi) sebep olabilir. Kan O2 seviyesinin düşmesi, kalp atım sayısını arttırmakta, O2 seviyesindeki düşüklük devam ettikçe de atımlar daha da hızlanmaktadır. Kan basıncındaki bu artış boynun her iki yanında bulunan kan damarlarının çeperlerinin iç yüzeyinde hasara neden olmaktadır. Hasar olan bölgelere kolesterol, yağ ve kalsiyum yapışması ve kalsifiye plakların birikmesi, beyne kan akışını bloke etmeye başlar. Sonuç olarakta uzun dönemde uykuda felç gibi ağır darbeler ve kardiyolojik ani ölümler (kalp krizi gibi) gerçekleşir.
 
Uyku apnesi ve horlamalı bireyde hava geçişi aksar. Ciğerlere daha az hava girmesi durumu olan oksijensizlik gelişir. Hasta oksijen alamadığından karbondioksit tehlikeli kan değerlerine ulaşır. Başka bir deyişle; kan oksijen değerlerinde düşme, kan karbondioksit seviyesinde artmaya neden olmaktadır. Bu durum, göğüs eforunu arttırır. Böylelikle akciğerin uzun dönem içinde zorlanmasına, kısa dönemde ise çabuk yorulmasına sebep olur. Solunum düzensizlikleri ve üst ya da alt solunum yolu rahatsızlıklarına yol açar.
 
Tüm bunların yanı sıra; uyku apnesi ve horlama kanser ve enfeksiyonlar açısından da önemli hazırlayıcı faktörler arasında sayılmaktadır.
 
O2 alımının azalmasıyla bağışıklık sistem baskılandıkça fırsatçı bakteriler, viral ve parazitik enfeksiyonlara (örneğin hastalarda daha sık ve şiddetli soğuk algınlığı, nezle ve gribal enfeksiyonlar görülmektedir) daha yatkınlık artar. O2 yetersizliği yaşamı tehdit eden kanser gibi daha büyük rahatsızlılara da öncülük etmektedir. Çünkü kanser gibi rahatsızlıklar ve diğer bir çok enfeksiyonlar oksijence zengin ortamlarda yaşayamazlar.
 
Uyku apnesi ve horlamanın ani bebek ölümü sendromu ile bağlantılı olduğu da gösterilmiştir.
 

izmir horlama protezi